Miyom Nedir?

Miyom uterusun (rahimin) kas tabakasından kaynaklanan iyi huylu bir tümördür. Kadınlar arasında oldukça sık görülür ve rahim alma (histerektomi) ameliyatının en sık sebebi miyomlardır. Miyomlar sıklıkla yoğun adet görme, adet dışında kanama, sık idrara gitme, uzun süren kasık ağrısı ve kısırlığa yol açarlar. Miyomlara bağlı olarak aşırı kanaması olan kadınlarda zamanla kansızlık gelişir. Fakat bazı miyomlar hiçbir belirti vermeyebilir ve muayene esnasında saptanabilir. Hiçbir şikayete yol açmayan bazı miyomlar elle karın muayenesinde saptanabilecek kadar büyük olabilirler ve bunlara ‘dev miyomlar’ denir. Miyomlar rahimde kaynaklandığı yere göre şikayetlere yol açarlar. Örneğin korpus anteriorda (rahimin ön duvarında) bulunan miyomlar idrar torbasına bası yaparak sık idrar gitmeye, korpus posteriorda (rahimin arka duvarında) bulunan miyomlar barsaklara yapışarak kronik ağrıya, intramural (rahim kas tabakası içinde olan) olanlar sık ve yoğun kanamaya ve submüköz  (rahim iç tabakasında) olanlar kısırlığa veya tekrarlayan düşüklere yol açarlar.

Bazı miyomlar da bu şikayetlerin biri veya birkaçı görülürken bazı miyomlar da hepsi birden görülebilir. Miyomlar tek veya multiple (çok sayıda) bulunabilir. Multiple miyomlar da bu şikayetler daha sık görülür. Miyomlar hep aynı büyüklükte kalabileceği gibi zamanla veya hızlı bir şekilde büyüyebilirler. Miyomların büyümesi esnasında miyom içinde dejenerasyon görülebilir ve bu durum hasta da ağrıya sebep olur. Miyomlar ultrasonda ki görüntülerine göre hipoekoik ve hiperekoik olarak ayrılırlar. Hipoekoik miyomlar normal uterus (rahim) dokusuna göre daha siyah, hiperekoik miyomlar ise normal uterus dokusuna göre daha parlak olarak izlenir. Miyomlar siyahi, erken adet görmeye başlamış, hiç doğum yapmamış , obez, ailesinde miyom izlenen ve fazla kırmızı et tüketen kadınlarda daha fazla görülme eğilimindedir. Çok doğum yapmış kadınlarda ve düzenli egzersiz yapan kadınlarda daha nadir görülür.

Miyomlar uterus’un (rahim) kas tabakasından kaynaklanan iyi huylu tümörlerdir.

Sıklıkla kadınların üreme çağında görülür. Miyomların oluşmasındaki en önemli faktör östrojen hormonudur.

Miyomlar üreme çağında karşımıza çıkmakla birlikte en sık 35-40’lı yaşlardaki kadınlarda görülür. Ergenlik çağında görülme olasılığı çok düşüktür fakat yaşın ilerlemesiyle görülme sıklığı artar.

Günümüzde görüntüleme yöntemlerinin çok gelişmesi nedeniyle daha erken tanı koyabilmekteyiz. Bu yüzden daha çok miyom tanısını koymaktayız. Gerçek bir rakamsal artıştan söz edemeyiz.

Miyomlar çoğunlukla jinekolojik muayene sırasında ultrason ile kolaylıkla görüntülenir. İhtiyaç duyulması halinde yumuşak doku tümörü olduğu için Magnetik Rezonans (MR) ile ileri görüntüleme yapılabilir.

Klinik pratikte en önemli nokta miyomun çapından ziyade klinikte anormal uterin kanama, ağrı, kısırlık veya etraf organlara bası yapıp bir probleme neden olup olmadığıdır. Miyomun çapı ise daha az önemlidir. Örnek vermek gerekirse rahmin dış duvarındaki 5 cm’lik bir miyomu takip ederken, rahim içindeki 1-2 cm’lik miyomlar ise çok ciddi vaginal kanama yaptığı için cerrahi müdahale ile çıkarıyoruz.

Miyomların kansere dönüşme olasılığı oldukça düşük olsa da bu ihtimal akılda bulunmalı ve takipler ihmal edilmemelidir. Oldukça nadir görülse de sarkomlar yani kötü huylu miyomlar çok hızlı büyüyerek başka dokulara yayılabilmektedirler.  O nedenle takibe alınan miyomlar belli aralıklarla kontrol edilmelidir.

Miyomlar genel olarak adet döneminde aşırı kanama meydana gelmesine neden olmaktadır. Bu kanamalar adet dönemlerinden sonra da görülebilmektedir. Cinsel ilişkide zorlanma ve aşırı ağrı, bel bölgesinde ağrı, sık sık idrara çıkma isteği, karın veya rahim bölgesinde şişkinlikler miyomların sık karşılaşılan belirtileridir. Nadir olarak miyomlar bağırsaklar üzerinde veya idrar torbası üzerinde basınç yapmaktadır. Bu durumlarda kabızlık da meydana gelmekte veya sık sık idrara çıkma şikayeti görülebilir. Bazı durumlarda ise miyomlar herhangi bir belirti göstermeden oluşmaktadır. Bu nedenle rutin jinekoloji muayenelerinde rastlantısal olarak ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle özellikle üreme çağındaki kadınların düzenli olarak jinekolojik muayene yaptırması önerilmekteyiz.

Aşırı kanama, bası şikayetleri veya pelvik ağrı varsa hemen hasta jinekoloğa başvurmalıdır.

Miyom gelişmesinde genetik önemli bir faktördür. Birincil derecede akrabalarında miyom olan kişilerde miyom görülme riski oldukça yüksektir.

Miyomlar büyüme yerine göre kısırlığa neden olabilmektedir. Subseröz adı verilen, rahmin dış kısmına doğru büyüyen miyomlar herhangi bir şekilde kadınların üreme sistemine zarar vermemektedir. Ancak submüköz adı verilen miyomlar, yani rahmin iç tabakasına, bebeğin yerleşeceği yere yakın yerleşen miyomlar gebe kalma şansını önemli ölçüde düşürmektedir. Rahim duvarının içerisinde büyüyen ancak herhangi bir şekilde içeriye ya da dışarıya doğru büyüme göstermeyen miyomlar ise ancak 4-5 cm ve üzeri boyutlara ulaştığında gebelik şansını olumsuz yönde etkilemektedir.

Hamilelik sırasında rahimde bulunan miyomun gebelik üzerine etkisi çok sınırlıdır. Daha çok dejenerasyon olarak adlandırdığımız bir değişiklik geçirirler ve şiddetli ağrılara neden olabilirler.

Miyomlar düz kas hücrelerinin bir araya geldiği çoğunlukla rahmin içinde veya çevresinde bulunan katı tümörlerdir. Kistler ise yumurtalık içindeki çoğunlukla su ile dolu keselerdir. Birbirleri ile hiçbir benzerlikleri yoktur.

Hiçbir şikayete neden olmayan hastalar sadece klinikte izlenir. Herhangi bir ilaç veya cerrahi düşünülmez. Fakat klinik şikayete neden olanlarda önce medikal tedavi kullanılır. Medikal tedaviye cevap vermeyecek olanlarda rahmin içine yakın olanlarda histeroskopik yolla, daha derinlerde, dışa yakın olanlarda ise robotik cerrahi veya laparoskopik cerrahi ile tedavi edilmektedir.